Ölüm Nedir?
Ölüm, bir canlı varlığın (insan, hayvan, mantar, bitki ve mikroskobik canlının) hayati faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesidir. Canlı varlıkların herhangi bir dokusunun canlılığını kaybetmesine de ölüm denir. Canlının ölümünden bahsedebilmek için, hayati faaliyetlerin bir daha geri gelmemek üzere sona ermesi şarttır. Zira boğulma, donma, zehirlenme tehlikesi geçiren ve kalbi duran kişilerde suni teneffüs ve kalp masajı yapılarak, durmuş gibi görünen solunum ve dolaşım fonksiyonlarının tekrar başlatılması çok kere mümkün olmaktadır.
Ölüm semptompları
Bir kişinin öldüğünün belirtileri:
- Pallor mortis, solukluk, ölümden itibaren ilk 120 dakika içinde gerçekleşir.
- Algor mortis, vücut ısısında geri dönüşü olmayan düşüş.
- Rigor mortis, ölüm katılığı, kasların ölünen haldeki kasılma/gevşeme durumunda aynen kalması.
- Livor mortis, Kanın vücudun alt bölümlerinde toplanması.
- Dekompozisyon, çözünme, bedenin daha basit yapı taşı maddelerine ayrılması.
Ölümden evvel, kısa veya uzun olmak üzere agoni ismi verilen bir can çekişme devresi söz konusudur. Bu devre, müzmin hastalıklarda uzun, ani ölümlerde ise kısa olur. Bu devrede, dolaşım ve solunum sistemlerinde iyileşmesi mümkün olmayan değişiklikler meydana gelir. Agoni devresi birkaç dakikadan birkaç güne kadar uzayabilir. Bu devredeki bir şahıs, tam olarak sessizlik ve hareketsizlik içinde bulunur, dış uyarılara karşı tepki çok azalmış veya kaybolmuştur. Bütün sistemlerin çalışması bozulmuştur. Bazen bozukluklar düzelir gibi olur, şahıs kendini çok iyi hissettiğini bile söyleyebilir. Bu durum, ölüm öncesi görülebilen geçici bir iyilik halidir. İlk önce görme, son olarak işitme duyusu kaybolur. Gözler yukarı ve dışa tavana bakıyormuş gibi bir hal alır, göz bebekleri genişler. Göz akı ve göz kenarlarında yapışkan bir sıvı toplanır. Göz parlaklığını kaybeder, arkaya doğru çöker. Refleksler ortadan kalkar. Alından soğuk iri taneli terle birlikte son bir gözyaşı damlası gelebilir, şahıs ağlıyor gibidir. Nabız oldukça zayıflar. Kalp sesleri güçlükle ve çok hafif duyulur, el ve ayaklar soğur, fakat şahsın iç harareti bazen 42-43° dereceye kadar yükselir. Salya, sümük, idrar, pislik, meni dışarı çıkar ve neticede ölüm husule gelir. Bazı agoni durumlarında şuur kapalı olmakla birlikte akli melekeler, zeka ve şuur bozulmaz.
Ölümün birinci dönemi, fonksiyonel, klinik veya formatik ölüm dönemidir. Bu dönemde kişilik kaybolur. Ölümün ikinci dönemiyse hücrelerin ölümü veya moleküler ölüm dönemidir.
Kalp nakli ameliyatlarından önce klinik ölüm; dolaşım, solunum ve sinirle ilgili organların faaliyetlerinin son bulması şeklinde kabul ediliyordu. Kalp nakli ameliyatlarından sonra ölümün tarifindeki fikir ve araştırmalar değişik bir yön almıştır ve neticede beyin ölümü terimi ortaya çıkmıştır. Beyin ölümü yani klinik ölüm, beynin bütün faaliyetlerinin durması ve bütün tedavilere rağmen geri dönmeyecek şekilde kesilmesidir. Bu ölümde, dolaşım ve solunumu çalıştıran cihazlar çıkarılınca, solunum ve dolaşımın durmaları da esas alınmaktadır. Beyin faaliyetlerinin durması, elektroansefalogram düz bir çizginin görülmesiyle anlaşılır.
Ölüm teşhisinde kullanılan çeşitli metotlar söz konusudur. Hekimlerce göz önünde bulundurulan ölüm belirtilerinden bazıları şunlardır:
Solunumun durması
Ölünün göğsüne bir bardak su konur. Canlıda solunum dolayısıyla su yüzeyi titrer. Ölünün ağzına ayna tutulur. Solunum varsa ayna buğulanır; fakat bu yol, eski bir usuldür. Cesetteki kokuşma dolayısıyla da ayna buğulanabilir.
Kalbin durması
Vücudun hiçbir yerinden nabız hissedilemez, kalp sesleri işitilmez, elektrokardriyogramda düz bir çizgi görülür ki, ölüm teşhisi yöntemlerinin en doğru sonuç vereni budur. Kan dolaşımının durduğu da çeşitli deneylerle tespit edilebilir.
Kanın tetkiki
Uzun süren hastalıklarda ölümden sonra pıhtılaşma olur, boğulma şeklinde ve ani ölümlerde ise, kan sıvı halinde kalır. Canlıda kan bazik reaksiyon verir. Ölümden 2-3 saat sonra ise, kan asidik reaksiyon verir.
Ölümden sonra deri elastikiyetini kaybeder
Soluk beyaz ve sarımtrak bir renk alır. Deride yara açılırsa, yaranın dudakları genişlemez, yakılırsa kan ve su toplanması görülmez.
Gözdeki bütün refleksler kaybolur
Göz bebekleri genişlemez olup, ışığa cevap vermez.
ABD’deki bir kanun maddesine göre ölümün tarifi:
- Dolaşım ve nefes alma fonksiyonları, geriye döndürülmez bir şekilde durduğu zaman,
- Beyindeki (beyin sapı dahil) bütün fonksiyonlar durduğu zaman ilgili şahıs ölü kabul edilir.
Bitkisel hayatta ise beynin kortikol faaliyeti durmuş, ama beyin sapı faaliyetleri devam etmektedir. Yani şahıs görmez, konuşmaz, işitmez, hareket edemez, fakat dolaşım, solunum ve bazı otomatik hareketler (uyuma, sindirim…) devam etmektedir.
Ölünün yüzünde, durumunda, ölümünden sonra görülebilen değişiklikler başlar. Ölünün yüzünde, ölüm halindeyken gördükleri sebebiyle, korkunç veya gülüyormuş gibi bir şekil husule gelebilir. Ölümden sonra bütün kaslarda gevşeme olur. Göz kapakları kasları gevşediğinden kapaklar arası açık, yarı açık veya kapalı olabilir. Bazan bu açıklık devamlı kalır, bazen açık olan gözkapakları arası birkaç saat sonra daralır. Ölümden hemen sonra ağız açılır, çene aşağıya düşer, ölü katılığı husule gelince, ağız bir santimetre kadar kapanır. Ölümden sonra kişi, yer çekimi kanununa uyarak yere düşer. Ölüm nerede vuku bulursa kişi orada kalır. Ölü katılığı halinde ise kişi, ölüm anında bulunduğu pozisyonu muhafaza eder. Mesela su içerken bir eli bardakla ağzında, oturur vaziyette bulunabilir. Ölü katılığı çözülünce bu durum da bozulur.
Sıcaklığı 5-15 derece olan bir yerde, yeni ölen bir şahıs saatte 1 derece soğuyarak 24 saat sonra bulunduğu yerin sıcaklığıyla aynı dereceyi bulur. Ölen şahıs, çevre sıcaklığına bağlı olarak su kaybeder ve neticede ağırlığı azalır. Gözün üstünde göz salgısı toplanmasından dolayı örümcek ağı meydana gelir.
Ölümden sonra yer çekimi etkisiyle damarlardaki kan, cesedin alt kısımlarında toplanır ve koyu mor renkte ölü lekeleri meydana gelir. Ölü lekeleri vücudun yere dokunan kısımlarında husûle gelmez.
Ölümden sonra kaslarda sertleşme olur ki, buna ölü katılığı ismi verilir. Ölü katılığı halk arasında iyi bilindiğinden cesedin çenesi ve iki ayağı biçimsiz şekil almasın diye bağlanır. Ölü katılığı bazen hafif ve kısa zamanda geçen şekilde olmak üzere her ölende meydana gelir. Çok nadiren görülmeyebilir. Ölü katılığı, genellikle önce alt çenedeki adalelerden başlar. Sonra sırasıyla boyun, yüz ve gövdedeki adalelerde meydana gelir. Ölümden genellikle 2-3 saat sonra başlar, ölü katılığı 30 saat içinde tam bir şekilde meydana gelip, kokuşmanın başlamasıyla 48-72 saat sonra çözülür.
Hukuktaki ölüm
İnsan hayatının tamamen tükenmesi olan ölümle hukuki şahsiyet (kişilik) sona erer. Ölen kimse herhangi bir borç altına giremez ve hak sahibi olamaz. Kaide olarak ölümün ispatı, nüfus sicilindeki kayıtlarla yapılır. Bir kimse nüfus sicilinde ölü görünüyorsa, bunu ileri süren tarafın sırf bu kayıtları delil olarak göstermesini adli makamlar yeterli görüyor. Aksini iddia eden kimse çeşitli delillerle iddiasını ispat etme hakkına da sahiptir.
Ölüm sicilleri nüfus memurluklarınca tutulur. Ölen her kimsenin ölüm sicilinin tutulması için, en geç on gün içinde nüfus memurluğuna bildirilmesi lazımdır. Bundan başka hakim tarafından gaib kararı verilmiş kimse de ölüm siciline ölü olarak kaydedilir.
Ölüm sebepleri
Boğulma
Kişi ilk anda büyük panik yaşıyor. Nefesini tutuyor. Ardından su ciğerlerine doldukça bir yanma ve yırtılma hissi duymaya başlıyor. Son olarak hissettiği şey ise sakinlik ve dinginlik oluyor. Oksijen alamadığı için bilinci kapanıyor, ardından ölüyor.
Yanma
Yanıklar, çok şiddetli acıya yol açıyor. Sinir uçlarının yanması ise bu acı hissini bir süre sonra ortadan kaldırıyor. Ardından kişi biraz his kaybına uğruyor. Yanarak ölen kişilerdeki asıl ölüm nedeni çoğunlukla zehirli gazların solunması ve nefessizlik oluyor.
Kafanın kopması
Uzmanlara göre beyin, kafa koptuktan sonra saniyelerce fonksiyonlarını sürdürüyor. Fransa’daki raporlara göre 18’inci yüzyılda giyotinli idamlarda kopan kafada 30 saniye kadar yüz mimikleri görülüyordu.
Yüksekten düşme
ABD’deki Golden Gate Köprüsü’nden atlayan 100 kurban, akciğerin iflas etmesi, kalbin patlaması ve kırık kaburgaların iç organlara zarar vermesi sonucu öldü.
Elektriğe kapılma
Evde bir şekilde elektrik akımına kapılma kalbi durdurabiliyor. 10 saniye sonra da bilinç kapanıyor. Ancak elektrikli sandalyede idam edilen mahkûmların ölüm nedeni beynin aşırı ısınması ya da boğulma oluyor.
Kan kaybı
1,5 litre kan kaybeden kişi kendini halsiz, susamış ve korkmuş hissediyor. İki litre kan kaybedildiğinde baş dönmesi ve bilinç kaybı başlıyor.
Dekompresyon (Basınç Kaybı)
Ani basınç kayıplarından kurtulanlar göğsüne vurulmuş gibi ani bir acı yaşadıklarını anlatıyor. 15 saniyeden az süre içinde de bilinç kaybı yaşanıyor.
Kalp Krizi[değiştir | kaynağı değiştir]
En çok rastlanan olay, kaslar oksijen alamayıp çırpınmaya başladığında hissedilen göğüs ağrısıdır. Kalbin normal ritminin bozulması, kalp atışlarını durdurur. Bilinç kapanır, ölüm gerçekleşir.
Asılma
Yağlı urganla asılarak boğulma 10 saniye içinde bilinç kaybına yol açıyor. Fırlatma tarzı asılmalarda amaç, boynun kırılmasını sağlamak. Ancak bu yöntemle asılan mahkûmlarda ölümlerin yine boğulmadan kaynaklandığı belirlendi.
Zehirlenme
Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel bir terimdir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar.
İğneyle Zehirlenme
ABD’de idamlarda kullanılan yöntem doğrudan kalbi durduruyor. Araştırmalar, mahkûmların yanma ve büyük acı hissettiğini gösteriyor.
Bu sayfa 1.713 kez görüntülendi.